| Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
Bizim ayetlerimizi (kısmen veya tamamen) yalanlayabildikleri kadar (pervasızca) yalanlıyorlardı. |
| Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Ve delillerimizi boyuna yalanlarlardı. |
| Abdullah Parlıyan Meali |
Bizim ayetlerimizi alabildiklerine yalan sayıyorlardı. |
| Ahmet Tekin Meali |
Olanca imkânlarıyla âyetlerimizi, Kurân'ımızı, ilkelerimizi yalanlıyorlardı. |
| Ahmet Varol Meali |
Ayetlerimizi de yalanlayabildikçe yalanladılar. |
| Ali Bulaç Meali |
Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı. |
| Ali Fikri Yavuz Meali |
Âyetlerimizi de alabildiklerine yalanlamışlardı. |
| Bahaeddin Sağlam Meali |
Bütün ayet ve mucizelerimizi yalanladılar. |
| Bayraktar Bayraklı Meali |
24,25,26,27,28. Yaptıklarına uygun bir karşılık olarak orada ne bir serinlik, ne de bir soğuk içecek bulacaklar. Ancak kaynar su ve irin içecekler. Çünkü onlar, hesap gününü hiç beklemiyorlardı. Âyetlerimizi şiddetle yalanlamışlardı. |
| Cemal Külünkoğlu Meali |
Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamış (ve kendi kafalarına göre yaşamış)lardı. |
| Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Ayetlerimizi hep yalan sayıp dururlardı. |
| Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı. |
| Diyanet Vakfı Meali |
Bizim âyetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı. |
| Edip Yüksel Meali |
Ve ayetlerimizi, mucizelerimizi yalanladılar. |
| Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Âyetlerimizi yalanlaya yalanlaya tam bir yalancı olmuşlardı. |
| Elmalılı Meali (Orjinal) |
Âyetlerimizi tekzîb ede ede kesilmişlerdi kezzab |
| Hasan Basri Çantay Meali |
bizim âyetlerimizi alabildiklerine yalan sayıyorlardı. |
| Hayrat Neşriyat Meali |
Âyetlerimizi de yalanladıkça yalanlamışlardı. |
| İlyas Yorulmaz Meali |
Ayetlerimizi hep yalanlıyorlardı. |
| Kadri Çelik Meali |
Bizim ayetlerimizi de yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı. |
| Mahmut Kısa Meali |
Ve böylece, ayetlerimizi yalanladıkça yalanlıyorlardı. |
| Mehmet Türk Meali |
Ve âyetlerimizi, sürekli yalanlıyorlardı. |
| Muhammed Esed Meali |
mesajlarımızı tek-tek ve tümüyle yalanladıkları halde; |
| Mustafa İslamoğlu Meali |
üstelik âyetlerimizi de açık bir dille yalanlamışlardı; |
| Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Ve âyetlerimizi yalan saymakla yalan sayar olmuşlardı. |
| Suat Yıldırım Meali |
İşleri güçleri ayetlerimizi yalan saymaktı. |
| Süleyman Ateş Meali |
Ayetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı. |
| Süleymaniye Vakfı Meali |
ayetlerimiz karşısında hep yalan söylüyorlardı. |
| Şaban Piriş Meali |
Ayetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı. |
| Ümit Şimşek Meali |
Âyetlerimizi yalanladıkça yalanlıyorlardı. |
| Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Ayetlerimizi pervasızca yalanlamışlardı. |
| M. Pickthall (English) |
They called Our revelations false with strong denial. |
| Yusuf Ali (English) |
But they (impudently) treated Our Signs as false. |