| Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
(Güneş’i) Parıl parıl yanan (ve sizi aydınlatıp ısıtan) bir lamba kıldık. |
| Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Ve yalımyalım yanan bir kandil yarattık. |
| Abdullah Parlıyan Meali |
Güneşi parıl parıl parlayan bir lamba gibi astık oraya. |
| Ahmet Tekin Meali |
Tepenizde aydınlatan, ısıtan güneşi yerleştirdik. |
| Ahmet Varol Meali |
Parıl parıl parıldayan bir kandil varettik. |
| Ali Bulaç Meali |
Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık. |
| Ali Fikri Yavuz Meali |
İçlerinde parıl parıl ışıldayan bir kandil (güneş) astık. |
| Bahaeddin Sağlam Meali |
Güneşi (o saraya) parlak bir lamba yaptık. |
| Bayraktar Bayraklı Meali |
Güneşi ışık ve enerji kaynağı olarak yaratmadık mı? |
| Cemal Külünkoğlu Meali |
12,13. Üstünüze sapasağlam yedi gök bina ettik ve oraya parlak kandiller yerleştirdik. |
| Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Parlak ışık veren güneşi varettik; |
| Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. |
| Diyanet Vakfı Meali |
(Orada) alev alev yanan bir kandil yarattık. |
| Edip Yüksel Meali |
Parlayan bir lamba yerleştirdik. |
| Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
İçlerine ışık saçan bir kandil astık. |
| Elmalılı Meali (Orjinal) |
Ve içlerine şa'şaalı parıl parıl bir kandil astık |
| Hasan Basri Çantay Meali |
(Ona) parıl parıl parıldayan bir kandil asdık. |
| Hayrat Neşriyat Meali |
Ve (orada) çok parlayan bir kandil (bir güneş) kıldık! |
| İlyas Yorulmaz Meali |
Sürekli ışık veren (güneşi) bir lamba yaptık. |
| Kadri Çelik Meali |
Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık. |
| Mahmut Kısa Meali |
Ve bu kubbeye, ışıl ışıl parlayan bir lâmba gibi, size ihtiyaç duyduğunuz ölçüde ısı ve ışık gönderen Güneş’i yerleştirdik. |
| Mehmet Türk Meali |
(Güneşi) oraya parıl parıl parlayan bir ışık kaynağı1 kılmadık mı?* |
| Muhammed Esed Meali |
ve [oraya güneşi,] parıldayan ışık yüklü lambayı yerleştirdik. |
| Mustafa İslamoğlu Meali |
Ve (oraya) son derece güçlü bir ışık ve ısı kaynağı yerleştirdik.[5524]* |
| Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Ve çok parıldayan kandil kıldık. |
| Suat Yıldırım Meali |
Orada pırıl pırıl yanan bir lamba koyduk. * |
| Süleyman Ateş Meali |
Ve (orada) parıl parıl parlayan bir lamba yarattık. |
| Süleymaniye Vakfı Meali |
Bir de ısı ve ışık yayan bir kandil[*] oluşturduk.* |
| Şaban Piriş Meali |
Işık saçan bir de lamba yarattık. |
| Ümit Şimşek Meali |
Parıl parıl bir kandil astık. |
| Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Bir de parıl parıl parlayan kandil yerleştirdik. |
| M. Pickthall (English) |
And have appointed a dazzling lamp, |
| Yusuf Ali (English) |
And placed (therein) a Light of Splendour?(5894)* |