| Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
(Bu nasipsiz kâfirlerin) Kendilerini uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; zira onlar inanmayacaklardır. |
| Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Ve birdir onlara korkutsan da, korkutmasan da; onlar, inanmazlar. |
| Abdullah Parlıyan Meali |
Onları ha uyarmış, ha uyarmamışsın, hiç farketmez, asla inanmazlar. Yani cenneti kaybetmek, cehenneme gitmek konusunda umursamazlar. |
| Ahmet Tekin Meali |
Onları uyarsan da, uyarmasan da farketmez. Onlar iman etmeyecekler. |
| Ahmet Varol Meali |
Onları uyarsan da uyarmasan da kendileri için birdir. İman etmezler. |
| Ali Bulaç Meali |
Kendilerini uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar. |
| Ali Fikri Yavuz Meali |
Sen onları korkutsan da, korkutmasan da onlarca birdir; iman etmezler. |
| Bahaeddin Sağlam Meali |
Öyle ki onları uyarsan da uyarmasan da birdir. Onlar iman etmeyeceklerdir. |
| Bayraktar Bayraklı Meali |
Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar. |
| Cemal Külünkoğlu Meali |
Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. |
| Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar. |
| Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. |
| Diyanet Vakfı Meali |
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. |
| Edip Yüksel Meali |
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar.* |
| Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar. |
| Elmalılı Meali (Orjinal) |
Ve onlarca müsavidir: ha inzar etmişin kendilerini ha etmemişin; inanmazlar |
| Hasan Basri Çantay Meali |
Onları (azâb ile) ha korkutmuşsun, ha korkutmamışsın onlarca birdir. İman etmezler. |
| Hayrat Neşriyat Meali |
(Habîbim, yâ Muhammed!) Onları korkutsan da, korkutmasan da onlar için birdir; îmân etmezler. |
| İlyas Yorulmaz Meali |
Onları uyarsan da uyarmasan da (fark etmez) onlar için eşittir. |
| Kadri Çelik Meali |
Kendilerini uyarıp korkutsan da uyarmayıp korkutmasan da onlar için birdir; onlar iman etmezler. |
| Mahmut Kısa Meali |
Sen onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, onlar durumlarını değiştirmez, inanmazlar. O hâlde, onlardan dolayı üzülme, ümidini ve heyecanını yitirme! Bu çağrıya kulak verecek tertemiz gönüllere ulaşıncaya dek, bıkıp usanmadan tebliğe devam et! Unutma ki: |
| Mehmet Türk Meali |
Sen, onları uyarsan da uyarmasan da fark etmez; artık onlar, asla inanmayacaklar.1* |
| Muhammed Esed Meali |
artık onları uyarsan da uyarmasan da onlarca birdir: inanmazlar. |
| Mustafa İslamoğlu Meali |
Şu halde sen onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için fark etmez: iman etmezler. |
| Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Ve onları korkutmuş olsan da, korkutmasan da onlara karşı müsavîdir, imân etmezler. |
| Suat Yıldırım Meali |
Kendilerine müsavidir: ha uyardın onları, ha uyarmadın, artık iman etmezler onlar. . . |
| Süleyman Ateş Meali |
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. |
| Süleymaniye Vakfı Meali |
Onları uyarsan da bir, uyarmasan da: inanmıyorlar. |
| Şaban Piriş Meali |
Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar. |
| Ümit Şimşek Meali |
Uyarsan da onlar için birdir, uyarmasan da; artık iman etmezler. |
| Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Sen ha uyarmışsın onları ha uyarmamışsın, fark etmez onlar için; inanmazlar. |
| M. Pickthall (English) |
Whether thou warn them or thou warn them not, it is alike for them, for they believe not. |
| Yusuf Ali (English) |
The same is it to them(3950) whether thou admonish them or thou do not admonish them: they will not believe.* |