| Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
Öyleyse Sen onları (İlahi bir inkılâpla tepetaklak yıkılacakları ve darbeye) çarpılıp derbeder olacakları günlerine kavuşuncaya kadar (kendi halleri ve hileleriyle baş başa) bırak (ve sabırla sonlarını bekleyiver). |
| Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Artık bırak onları helak olacakları güne dek. |
| Abdullah Parlıyan Meali |
Artık korkudan bayılacakları güne kavuşuncaya kadar bırak onları, ne yaparlarsa yapsınlar. |
| Ahmet Tekin Meali |
Artık ölecekleri, helâk edilecekleri, savaş meydanlarında öldürülecekleri güne kavuşuncaya kadar, onları kendi hallerine bırak. |
| Ahmet Varol Meali |
Öyleyse onları çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak. |
| Ali Bulaç Meali |
Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak. |
| Ali Fikri Yavuz Meali |
O halde (Ey Rasûlüm), bırak onları; tâ o çarpılacakları (ölüm) günlerine kadar... |
| Bahaeddin Sağlam Meali |
Artık içinde bayılacakları gün ile karşılaşacaklarına kadar, onları bırakıver. |
| Bayraktar Bayraklı Meali |
Artık, çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak! |
| Cemal Külünkoğlu Meali |
Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak. |
| Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Çarpılacakları güne erişmelerine kadar onları bırak. |
| Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak.[508]* |
| Diyanet Vakfı Meali |
Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak. * |
| Edip Yüksel Meali |
Çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak. |
| Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak. |
| Elmalılı Meali (Orjinal) |
O halde bırak onları ta o çarpılacakları günlerine kadar |
| Hasan Basri Çantay Meali |
Artık onları çarpılacakları günlerine kadar (hallerine) bırak. |
| Hayrat Neşriyat Meali |
(Ey Habîbim!) Artık, içinde çarpılacakları günlerine (kıyâmete) kavuşuncaya kadar onları (kendi hâllerine) bırak! |
| İlyas Yorulmaz Meali |
Çarpılacakları güne kavuşuncaya kadar, onları kendi hallerine bırak. |
| Kadri Çelik Meali |
Öyleyse sen onları kendisinde (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak. |
| Mahmut Kısa Meali |
Öyleyse, ey Müslüman! Onları inandırmak için mûcizeler peşinde koşma! Kur’an’ın beyânına inanmıyorlarsa bırak onları, dehşetle çarpılacakları Hesap Günü ile karşılaşıncaya kadar inkâr bataklığında bocalayıp dursunlar! |
| Mehmet Türk Meali |
(Ey Muhammed!) Öyleyse sen, helâk olacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak. |
| Muhammed Esed Meali |
Bundan böyle, dehşete kapılacakları [Hesap] Günü ile karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırak onları: |
| Mustafa İslamoğlu Meali |
Artık onları, dehşetten kendilerini kaybedecekleri günle karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırak! |
| Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Artık onları bırak, o kavuşacakları güne değin ki, onda çarpılıp helâk olacaklardır. |
| Suat Yıldırım Meali |
O halde sen onları, darbe yiyip çarpılacakları güne kadar kendi hallerine bırak! * |
| Süleyman Ateş Meali |
Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları. |
| Süleymaniye Vakfı Meali |
Onları kendi başlarına bırak; cezaya çarptırılacakları güne kadar böyle gitsin. |
| Şaban Piriş Meali |
-O halde, bırak onları, tâ ki çarpılacakları günlerine kavuşsunlar. |
| Ümit Şimşek Meali |
Çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar sen onları kendi hallerine bırak. |
| Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları! |
| M. Pickthall (English) |
Then let them be (O Muhammad), till they meet their day, in which they will be thunder stricken, |
| Yusuf Ali (English) |
So leave them alone until they encounter that Day of theirs, wherein they shall (perforce) swoon (with terror),-(5079)* |