| 
                  
                   وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ  
                       Vet tîni vez zeytûn(zeytûni).  
                      İncir ve zeytine and olsun, 
                     | 
              
| 
                  
                   وَطُورِ سِينِينَ  
                       Ve tûri sînîn(sînîne).  
                      And olsun Sina dağına, 
                     | 
              
| 
                  
                   وَهَذَا الْبَلَدِ الْأَمِينِ  
                       Ve hâzel beledil emîn(emîni).  
                      And olsun bu güvenli Mekke şehrine ki: 
                     | 
              
| 
                  
                   لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ  
                       Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm(takvîmin).  
                      Biz insanı en güzel şekilde yarattık, 
                     | 
              
| 
                  
                   ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ  
                       Summe redednâhu esfele sâfilîn(sâfilîne).  
                      Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık. 
                     | 
              
| 
                  
                   إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ  
                       İllellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe lehum ecrun gayru memnûn(memnûnin).  
                      Yalnız, inanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır. Onlara kesintisiz ecir vardır. 
                     | 
              
| 
                  
                   فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدِّينِ  
                       Fe mâ yukezzibuke ba’du bid dîn(dîni).  
                      Öyleyken, sana dini yalan saydırtan nedir? 
                     | 
              
| 
                  
                   أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ  
                       E leysallâhu bi ahkemil hâkimîn(hâkimîne).  
                      Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?* 
                     |